Gavs (k.s.) büyük bir âlimdi. Ayrıca tarikat ameli olan kalb, letâif ve Nefyu isbatını tamamladıktan bir zaman sonra Ramazan ayında gördüğü rüyayı Şah-ı Hazne (k.s.)'ye anlatır.

Rüya şöyledir: "Hazret şöyle der; "Abdülhakim, Şah-ı Hazne (k.s.)'ye söyle, seni artık fazla yormasın. Sen halifeliği hakkı ile kazandın artık hakkını versin yeter."

Bu rüyadan sonra Şah-ı Hazne (k.s.) der; "Şeyh Abdülhakim (k.s.) ben de biliyorum ama Ramazan ayının feyz ve bereketinden daha fazla istifade edesin diye seni çalıştırıyordum! Madem Sâdat böyle istiyor, hakkındır" deyip 1938 yılında hilafeti vermiştir.

Hilâfet aldıkları sırada Taruni köyünde ikâmet ediyorlardı. Oradan Bilvanis'e sonra Kasrik'e en sonunda bugün mübarek kabirlerinin bulundukları yöreye hicret ettiler. Tarikat vermeğe ilk defa Taruni köyünden başladılar. Burada pazartesi ve perşembe günleri teveccüh yapıp insanların hidayetine vesile olurlardı.
Gavs (k.s.) hilâfeti alıp irşada başladıktan on bir yıl sonra Şeyhi Ahmed'ül Haznevi vefat etmiştir. Bu vefat hadisesinden sonra Gavs (k.s.) Hazretlerine bağlananların sayısı da artmıştır. Bunlar İslâm'ın emir ve hükümlerini en iyi şekilde öğrenip yaşamağa çalışıyorlardı. Bağlananlar arasında bazı Şeyhler, halifeler ve başka tarikat bağlıları da vardı.

SELAMUNALEYKUM KURBANIM

MALZEMELER

* 1 PAKET BUĞDAY NİŞASTASI

*250 GRAM TUTKAL (RENGİ İSTEDİĞİNİZ RENK OLABİLİR AMA EN GÜZELİ BEYAZDIR..)

* KIVAMI TUTTURMAK İÇİN AZCIK SU

YAPILIŞI

TUTKAL İLE NİŞASTAYI HAMUR KIVAMINA GELENE DEK İYİCE YOĞURUYORUZ SERT GELİRSE SU İLE KIVAMINI AYARLIYORUZ .DAHA SONRA HAMURU BİR ŞERİT ŞEKLİNDE YUVARLAYIN SONRA BU YILAN GİBİ UZUN HAMURU BIÇAKLA 10 TANE BÜYÜK FINDIK KADAR 100 TANEDE KÜÇÜK NOHUT KADAR EŞİT PARÇALARA AYIRIN SONRA BUNLARI BİR GÜZEL YUVARLAYIN YUVARLADIKLARINIZI BİR TEPSİNİN İÇİNE ATIN SONRA BUNLARI 3 GÜN BOYUNCA KURUTUN KURUTTUKTAN SONRA HATME TAŞLARINIZ HAZIRDIR . HAMURUNUZ ARTARSA Bİ KAÇ TANE DAHA YAPIN KAYBOLUNCA ONLARI KULLANIRSINIZ.. ARTIK HATME YAPARKEN BANADA BİZDE DUA EDERSİNİZ İNŞALLAH


Adamın birisi menzilde sürekli Seyda Hz. ni takip edermiş.Tabi bu talebelerin gözünden kaçmazmış ama kimse müdahale etmiyormuş. Adamın bu takibi 3 gün sürmüş. Sonunda bu adam üçüncü günün akşamı akşam namazından sonra ağlayarak, pişman bir halde Seyda Hz. nin eline yapışmış tevbesini etmiş. Bunu gören talebeler tabi çok şaşırmışlar. Velhasıl Seyda Hz. gittikten sonra talebeler ne olduğunu merak edip neden bir takip içerisine girdiğini, neden sonra ağlayıp pişman olduğunu adama sordular. Adam da anlatmaya başladı:

-Ben de bu Seyda Hz. gibi bir şeyhim. Benimde talebelerim var. Bende nazar ederim. Kısacası bende bi şeyhtim. Ama ben bişeyi merak ettim. Seyda Hz. de benim gibi bir şeyhken nasıl oluyorda bu kadar talebe nüfüsuna ulaşıyor, nasıl oluyorda sofiler otobüslerle akın akın geliyor. Bu adam ne yapıyor diye merak ettmiştim. Ama takiplerim sonucunda hiç bişeye ulaşamadım. En sonunda, namaz sonunda dua ederken Yüce Rabbimden bana Seyda Hz. nin ettiği duayı duyurmasını istedim. ALLAH(c.c) bana bunu lütfetti. Ve Seyda Hz. duasında şöyle diyordu:

-Yarabbi! Sen benim şu arkamdaki cemaatimin günahlarını affetmezsen ben bu ellerimi yüzüme sürmem.

Ve her seferinde de mübarek ellerini yüzüne sürüyordu. Ben de bu olaydan sonra Seyda Hz. nin ne kadar büyük bir şeyh olduğunu anladım ve tevbe ettim
 




Zaman çok çabuk geçiyor. Daha birkaç ay öncesi gibi -ı şerifi uğurlayışımız… Sonra kurban bayramı daha dün gibi. Döndük dolaştık, yine mübarek üç aylara geldik. Receb-i şerif bereketiyle geldi. Bereketli yaz mevsimiyle birlikte geldi.
Biz hiç farkında olmasak da akıp gidiyor zaman. Ömrümüz hızla tükeniyor. Öyleyse bu mübarek aylar kendimizi hesaba çekmenin zamanıdır. Kendimizi derleyip toparlamanın zamanı…
Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. buyuruyor ki:
“Beş şey gelmeden önce şu beş şeyin kıymetini bil: İhtiyarlık gelmeden gençliğin, hastalık gelmeden sağlığın, fakirlik gelmeden zenginliğin, meşguliyet gelmeden boş vaktin, ölüm gelmeden hayatın…” (Buharî, Edeb, 22)
Yine buyuruyor:
“Bütün hayatınız boyunca hayrın peşinde olun. Rabbinizin rahmet rüzgârlarının peşine düşün, onlardan istifade etmeye bakın. Çünkü Allah’ın rahmet rüzgârları eser. İsteyen kullar ondan istifade eder. Allah’tan ayıplarınızı örtmesini, sizi korkularınızdan emin kılmasını isteyin!” (Ali el-Müttaki; Beyhakî)
. . .
Mübarek  oruç aylarıdır. Farz olan ramazan-ı şerif orucu bir yana, recep ve şaban-ı şerif ayları nafile oruç ile bereketleneceğimiz aylardır. Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. mübarek  geldiğinde şöyle dua etmiştir:
“Allahım! Recep ve şabanı hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl, bizi ramazana ulaştır.” (Ahmed b. Hanbel; Süyûtî; Heysemî)
Evliyaullahtan Zünnun-ı Mısrî hazretleri de şu güzel sözüyle üç aylar hakkında bize yol gösteriyor:
“Recep ekme ayıdır, şaban sulama, ramazan ise hasat ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer, ne yaparsa onun karşılığını bulur. Bir kimse ekimi bırakırsa hasat zamanı pişmanlık yaşayanlardan olur.”
Üç aylarda oruç tutmaya gayret etmemiz lazım. Bol bol Kur’an-ı Kerim’i okumamız,  etmemiz lazım. Gücümüz yettiğince  vermek, hayır işleriyle meşgul olmak ise Rabbimizin rızasını kazanmak için son derece önemli.
. . .
Okullar tatile giriyor. Bu yaz tatilini çocuklarımız için güzel bir fırsata çevirmenin yollarını aramamız gerekir. Yaz aylarında camilerimizde, Kur’an kurslarımızda, çeşitli vakıf ve derneklerin gençlik merkezlerinde Kur’an-ı Kerim eğitimi veriliyor.
Sürekli çocuklarımıza iyi bir gelecek hazırlamaktan bahsederiz. Onların istikbaline dair tedirginlik yaşar, endişeleniriz. Bütün bu dünyalık endişelerin yanında onların ebedi hayatına, ahiret istikbaline dair ne düşünüyoruz, neler planlıyoruz, düşünmemiz gerekiyor.
Ebeveyn olarak çocuklarımıza dinimizi öğretmek, öğrenmelerine vesile olmak en temel vazifemiz. Unutmayalım, çocuklarımızın bizim üzerimizdeki hakkı bu.
Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. buyurur ki:
“Kim Kur’an-ı Kerim’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı on sevaptır. Ben, ‘elif lâm mîm’ bir harftir demiyorum. Elif bir harftir, lâm bir harftir, mim de bir harftir.” (Tirmizî)
Ebu Hüreyre r.a. da şöyle buyurmuştur:
“Herhangi bir evde Kur’an okunursa, şüphesiz o ev aile efradı için genişler, hayrı çoğalır, oraya melekler dolar ve şeytanlar kaçar. Kur’an okunmayan ev, aile efradı üzerine daralır, hayrı azalır, melekler oradan çıkıp şeytanlar dolar.”
. . .
Yaz mevsimi geldi. Okullar tatile giriyor. Büyük ekseriyet tatil hakkını yaz aylarında kullanıyor. Her işimizi, her anımızı olduğu gibi, tatilimizi de hayra dönüştürme gayretinde olmalıyız.
Sıla-i rahim, Cenab-ı Mevlâ’nın bizlere yüklediği bir mükellefiyet olduğu kadar bir lütfu da. Çalacak bir kapımızın, arayacak bir büyüğümüzün, dertleşecek yakınlarımızın olması ne büyük rahmet!
Sıla-i rahimde öncelik anne ve babamızda. Onların hizmetini görmek, Allah’a kulluktan sonraki ilk vazifemiz. Haklı bile olsak onları hiçbir şekilde incitemeyiz, bir şikayet ve yakınma olarak ‘öf’ bile diyemeyiz. Bu, Yüce Rabbimiz’in Mukaddes Kitabımız’da hepimize verdiği bir emirdir. Anne-babamız için Rabbimiz bize şöyle buyuruyor:
“Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: ‘Ey Rabbim! Beni küçükken koruyup büyüttükleri gibi, sen de onlara şefkat ve  et!’ diyerek dua et.” (İsra, 24)
Anne-babadan sonra yakın akrabalarla ilgili vazifelerimiz geliyor. Geçinemeyen akrabanın ihtiyaçlarını karşılamak, imkanımız varsa mecburi bir görev. Biz de muhtaç bir hale düşersek, yakından uzağa doğru maddi durumu müsait olan akrabalarımızın da bizim ihtiyaçlarımızı karşılamaları mecburi.
Dinimizin öngördüğü bu zorunluluk, anne-baba ve çocuklar gibi en yakın akrabadan başlar, aralarında evlenme yasağı bulunan bütün akrabaları içine alır. Kardeşler, kardeş çocukları, amcalar, halalar, dayılar, teyzeler… birbirlerine karşı hukuken sorumludurlar.
Mesela amcamız, dayımız veya teyzemiz muhtaç duruma düşse ve imkan sahibi olan en yakın akrabası biz olursak, onun aylık geçimini temin etmek zorundayız. Biz muhtaç duruma düşersek, onlar da bizim ihtiyaçlarımızı karşılamak mecburiyetindeler.
Öncelikle yükümlülüğümüzün farkına varmamız gerekir. Muhtaç durumda değilseler bile, küçücük bir hediye ile de olsa ziyaret etmek, hal ve hatırlarını sormak İslâmî ve insanî görevimiz.
. . .
Zaman geçtikçe ömür sermayesinin de azaldığını unutmamak gerekir. Vaktimizi, sermayemizi hayra dönüştürme çabası müslüman hayatın başlıca gayesidir.
Rabbimizin tevfik ve inayetiyle…

/Seyyid Mübarek Erol/

Çok ilginç başlık oldu değil mi aslında seviyorum böyle başlıkları neden mi şimdi desem ki haydi namaz kılın gibi bir başlık atsam off ya diye belki kimse gelmezdi : )
Neyse ben muhabbete gireyim.Şu bazı kelimeler var ki bir modası geçmek bilmiyor ya.Mesela kalbim temiz benim,benim içimdekini Allah bilir,namaz kılanlarıda görüyoruz  neler yapıyor,namaz kılmıyorum ama içkide içmiyorum.Haydi ne ayaksınız arkadaş siz sizin ibadetiniz beni ilgilendirmez başkasınıda bu kadar bahane sunmanıza ne gerek var haydi diyelim 7/24 cenabet gezersin ama kalkıp bana ben 7/24 abdestli gezerim diyorsun tamam beni kandırdın peki Rabbimizi ? Ya da onun bunun gözünde dindar görünmen bu kadar yimi ki.Yani kardeşim namaz kılmıyorsan,oruç tutmuyorsan,(bayanlar) örtünmüyorsan sana bir şey diyim mi elli taklada atsan nafile.Ah Rabbimiz Rahim Ve Rahmandır bundan şüphemiz yok ama bende onun emrine göre yazıyorum namaz yoksa cennette yok arkadaş.Yani güzel kardeşim benim bea Allah için şöyle düşün yemek yiyon mu yiyon,gezebiliyon evet,internete girebiliyon mu giriyon hem de saatlerce Allah razı olsun Rabbimiz sana secdeden başını ayırma demiyor ki bir abdest bir namaz çok mu Allah için hem mukafatını düşünsene boşver dünyayı bea bak michael jackson bile dünyanın en tanınmış insanıydı zengindi şimdi ne oldu fıss sende öyle olcan sen öldükten sonra en fazla 5-6 yıl sonra ahh bizim mehmet abi vardı rahmetli diye ya anarlar ya söverler.Onun için kişi ne yaparsa kendine yapar.Onun için bence kendinize bir kıyak yapın namaza başlayın.Haydi hep birlikte namaza gitmeyenin ttneti gitsin emi : )
Ah bir de unutmadan ayrı bir konu açmayım dedim kısa bir şey yazacam.Şimdi biz hep bayanlara yükleniyoruz Allah var onlar için onların menfaati için diyoruz islama uygun örtünün.Ama bazı puştlar var erkekler için diyorum abaza topluluğu benimde ağzımı açtırıyorlar.Başı örtülü kız hastalığı varmış bunlarda.Daha çekici oluyormuş.Bunların gelmişinde geçmişine kadar zaten rahmeti ben okuyorum da yinede deyineyim dedim.Geçen de birşey dikkatimi çekti bir adam benim başörtülüler hakkında yazımı paylaşmış benim arkadaş listemde var eyvallah Allah razı olsun ama saçmalık şurada kendisi şortal resim çekilmiş facebooka  koymuş birde başörtülülere nasihat veriyor şaka gibi bu insanlar anlamıyorum.Erkeksin diye senin mahremin olmuyormu zıçırtkan.Git ilk önce kendin bir muttaki ol sonra öğüt ver.Bana gelince ben öğüt vermiyorum ayet hadis paylaşıyourm : ) Sizleri seviyorum ALLAHA EMANETSİNİZ.

  Kürtaj, Batı Dünyasındaki toplumların problemlerinden biridir. Kürtaj, bu toplumlardaki yozlaşmanın bir sonucu haline gelmiştir ve sayısız zina, cinsi sapıklık ve evlilik dışı ilişkiler sonucu gayri meşru doğumlar giderek artmaktadır. Bu gayri meşru doğumlar, batılı kaynaklarda yeralan istatistiklere göre, toplam doğumların %45’ine ulaşmıştır. Bu oran, yerine ve zamanına göre, bazı ülkelerde %70’e kadar çıkmaktadır.
Gayri meşru doğumlar; Batılı toplumlarda varolan, Dini hayattan ayırankapitalist akidenin liderlik ettiği ferdi hürriyet gibi özgürlüklerin benimsenmesinden çıkan serbest bırakılmış cinsel kudurganlıkla sonuçlanmıştır. Bu özgürlük insanlara; kanunlarla korunan ve olağan hale gelen evlilik dışı ilişkiler, zina, cinsi sapıklıklar ve dilediğini özgürce yapabilme gibi tüm mutluluk(!) çeşitleriyle zevklenme serbestiyeti vermektedir. Bu özgürlüğün bir sonucu olarak, Batılı toplumlar hayvanlar yığını haline gelmiş ve insanların karşı cinse ilgi içgüdüsünü alabildiğince, her türlü yoldan doyurmaları sağlanmıştır.
Toplam doğumların yarısı gibi korkunç bir boyuta ulaşan bu gayri meşru doğumlar, batılı ülkeleri bu konu ile ilgili yeni yasalar çıkarmaya itti. Bu yasalarla kadınlara, herhangi bir gayri meşru yoldan edindikleri çocukları aldırmalarına izin verilmiştir. Bu böyledir. Çünkü Batılı toplumlarda gayri meşru doğan çocuklarına bakmak zorunda olan kadınlar giderek artmaktadır.
popho reklam

Himmetle Arayınız

Grab This Gadget »

İletişim

Katagoriler

Halidiyye Kolu Blogger Entegre: http://halidiyyekolu.blogspot.com/ Blogger düzenleme by - Tugay Tadik.
anarschi